Mekan 101. Sayı Kasım – Aralık

Her yeni günün yeni krizlerini karşılayabilmek için giderek tecrübelendiğimiz, aslında giderek kayıtsızlaştığımız, kayıtsızlaşırken farkında olmadan girilen sessiz ve derin depresyonlarımızla günümüz Türkiye’sinde; mutlanmak ve umutlanmak tek başımıza oldurabileceğimiz duygular değil artık. Bir yandan ekonomik belirsizlikler, politik gerilimler, hızın ve bilgi bombardımanının oluşturduğu sürekli gerginliklerle topyekün iyi olma halini kaybetmiş görünüyoruz. Dostlarla yenilen yemekler, çıkılan seyahatler, alınan terapiler de yetmiyor sanki artık. Giderek yalnızlaştığımız bu kaotik ortamda uzaklardan bir sesin bize güçlü bir şekilde haykırması gerekiyor. “Seni görüyorum ve düşünüyorum”
Bu ses bazen bize bir yapının insanı odağına alan mimarisiyle ulaşır, bazen gündelik hayatı kolaylaştırmak için tasarlanmış bir ürünle… Tasarımın ardındaki niyeti okuduğumuzda ruhumuzun ihtiyacı olan “güvende, görülmüş, düşünülmüş” hislerimiz yerine oturur. Bu yüzdendir ki en kıymetli yapıların insan ölçeğinde insan için var olanları ile, bize ulaşabilen hayatımıza dokunan tasarımların bizde yarattığı “iyi hissetme hali”…
Belki de umut, tasarımın yeniden insana dönmesidir; daha yavaş, daha duyarlı, daha anlamlı bir yaklaşımla. Malzemeye duyulan saygıyla, taşıdığı yerel kültürün bilgisiyle, insanı merkeze alan, tüketim yerine deneyimi önceleyen bir bakış ile… Mutluluk tasarımın ana amacı değildir elbet; fakat iyi tasarlanmış bir yaşam, mutsuzluğun ağırlığını azaltabilir. İnsanın yaşamını yeniden hissedebilmesini mümkün kılar.
Belki de bugün en çok ihtiyacımız olan şey tam olarak budur.
Fatoş Altıntaş
Yayın Yönetmeni