ARTIMEKAN

Torna tezgahına dönüş

Youtube

İstanbul Beyoğlu Sıraselviler’de NaDa Ceramics’in tarihle iç içe atölyesini ziyaret ettik. Atölyenin rutinine uyarak biz de ilk önce keyifle kahvelerimizi yudumladık avlusunda. Sonrasında da Seramik Sanatçısı Nuray Ada ile sohbetimize başladık. Hayat Apartmanı’nın tarihi dokusunu, seramiklerin var oluşunu deneyimlediğimiz söyleşimizden sizin de keyif almanızı umuyoruz.

Bu atölyenin yapısından, tarihinden bahsedebilir misiniz?
110 senelik tarihi olan bu binaya atölyemi 4 sene önce taşıdım. Şu an bulunduğumuz bu iki alan ve ortasındaki avlu eskiden depo veya çamaşırlık olarak kullanılıyormuş. Taşınmadan önce epey bir elden geçirmem gerekti. Tuvalet, banko, doğramalar, bazı duvarların açılıp taşın ortaya çıkartılması gibi yenilemeler yaptım. Çok değerli ve güzel bir bina… Aynı zamanda benim ilk buraya girdiğim tarihten itibaren binanın içi de restore edildi, bütün olarak güzel bir atmosfer oldu. Avluda epey bir bakımsız durum vardı, taşları değişti. Hatta döşenen karoların bir kısmını sırladım ben renk katsın diye onlar da o şekilde döşediler. Yeşillendirdik sarmaşıklar vs. derken bizim yaşam alanımız oldu burası.

Bulunduğumuz hacmi tanımlayabilir misiniz?
Avluya bakan 3 tane oda var. Biz öncelikle iki odayı değerlendirdik üçüncüyü sonradan devraldım orası şu anda depo görevinde fakat birtakım düzeltmeler yapılacak. Orayı da hayata geçirmeyi planlıyoruz. Burası benim genelde tek başıma kaldığım, dinlendiğim hem de gerek müşteri gerek arkadaşlarım misafirlerimi ağırladığım alan. Müşterilerin ürünleri daha derli toplu görebildikleri bir alan ama en çok benim dinlendiğim arada es verdiğim, bana ait bir alan bu oda. İkinci oda üretim odası… İki arkadaşla birlikte çalışıyoruz: Karin ve Mükerrem. Döküm işleri, kalıp işleri, sırlama ve her türlü üretim orada yapılıyor. Asıl mutfak orası.

Peki siz ne zaman toprakla uğraşmaya başladınız?
Benim seramiğe başlama senem 1977 yani yaklaşık 40 yıl oldu. Üniversitenin atölyesinde başladı daha sonra bir süre Oregon’da birçok değerli hocanın atölyesinde çalıştım. Sonrasında İzmir’e döndüm ve 16 sene orada yaşadım. İlk 6-7 sene kendi atölyem yoktu. Resim Heykel Müzesi’nin atölyesine devam ettim. Sonra kendi fırınım oldu, tornam oldu zaman içinde. Ufak bir atölye düzeni kurdum. Seramik üretiminde torna benim birincil ilgi alanım. İzmir Menemen’de saksı üretimi yapılır. Orada bir Hasan Usta vardır; bir dönem oraya çok yoğun gittim tekniğimi geliştirmek için. Daha sonra İstanbul’a taşındım ve tam profesyonel atölye düzenimi kurdum. İstanbul’da tünelde açtığım atölyede uzun süre üretimden ziyade kurs ağırlıklı faaliyet gösterdim. Torna öğretiyordum. Karşımdaki torna tam 40 senelik. Artık kimse böyle bir şey kullanmıyor, ayakla çalışıyor. O dönem aynısının modelini tekrarlayıp 2 adet daha yaptırmıştım ve sürekli torna dersiyle geçti çok uzun süre. Sonra zaman içinde talep üzerine dükkanlara mağazalara işte müze dükkanlarına vermek üzere muhtelif kalıp işlerine girdik. Her türlü objeyi yapar olduk. Daha sonra benim hayatıma sanırım 15 sene oldu kaligrafi girdi, Sabancı Müzesi’nin halk sergisi uzun
süre yurt dışında gezmişti. Müze dükkanlarında satılmak üzere stilize çalışmalar yapmam istendi ve hayatıma da kaligrafi girdi.

Atölyede bir gün nasıl geçiyor?
Önce arkadaşlarla bir kahve içeriz, bir araya geliriz hava müsaitse dışarıda değilse içeride. Günün programını kurgularız. Onların görevleri genelde döküm, rötuş malzemeyi hazırlama. Ben neyi ne zaman yapacağıma dair plan kurup sır işine koyulurum. Sabahları sır yapmakla geçiyor sonra da gün bir şekilde ilerliyor.

Birçok lokanta için çalışmalar yapıyorsunuz. Süreç nasıl başladı?
İki sene önce Cağaloğlu Hamamı’nı işleten arkadaş açtığı lokanta için tabak istedi kendisi eski arkadaşımdı, şefle birlikte geldiler. Benim için yeni ve heyecanlı bir üretim oldu çünkü estetiğin yanı sıra sağlamlık çok önemliydi bu üretimde. Ben estetiği fazla ön planda tuttum deneye yanıla malzemeyi değiştirip ithal çamurla yaparak formları artı dereceyi arttırarak sağlamlık elde ettik. Her iki tarafın da çok
içine sindi bu üretim. Arkası da böylece geldi. Başka iki genç şef arkadaşla daha çalıştım. Genel olarak pandemi süreci yavaşlattı ama şu ara bir Londra bir de Boston’da iki adrese sipariş yetiştirmeye çalışıyoruz.

Pandemi nasıl etkiledi genel olarak?

Herkes gibi biz de çok etilendik. En başta benim çok ciddi bir skalam vardı turizme dayalı. Hepsinin satışları çok indi ya da kapattılar, bir kısmı da ara verdi. Dükkanlarla olan üretimim çok seyreldi fakat sanıyorum bu kapanmalarda hepimiz belli ki tüketmeye alıştık toplumca çünkü artık seyahat yok, giyinmek yok, lokantaya gitmek yok. İnsanlar daha çok eve döndü. Eskisi kadar yoğun değil ama ev için gerekli dekoratif amaçlı objelerin talebi sürüyor.

Kişisel olarak da etkileri oldu mu?
Bu pandemi döneminde herkes bir şapkasını önüne koydu tabii. Hayatı sorguluyorsun, neler yapıyorsun diye… Bir sürat vardı hayatımızda özellikle İstanbul’da. Zaman yetişmiyor, enerji yetişmiyor. Daha bir durulduğumu hissediyorum, kabullendiğimi… Torna beni çok besleyen bir uğraştı ben de ona döndüm ve şimdi baya heyecanlıyım bu konuda. Hatta bir tornamı da eve taşıdım biraz sıkışık bir alan ama farklı
malzemeyle daha ince daha estetik daha benzersiz olmasını dilediğim ürünler çıkarmaya çalışıyorum.

 

Paylaş:

Bir yorum bırakın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.